“Alman İslâm’ı” Ve Almanya’da Yabancılar

Aralık 12, 2017
Kültür Eserleri > Faşizm Alman Kimliği Türkiye İle İlişkiler – Cilt 2 > “Alman İslâm’ı” Ve Almanya’da Yabancılar

“Alman İslâm’ı” Ve Almanya’da Yabancılar

Kendisi geçen yüzyılın başından, anlayışı evvelki yüzyılın sonundan, 2. Reich döneminden kalma Yabancılar Yasası’nda ne zaman bir değişiklik yapılması düşünülse, hiçbir şekilde akla yabancıların ulusal köklerine yönelik düzenlemeler yapılması gelmiyor. Ama yabancıların dinî kimlikleriyle ‘yabancı olmaktan çıkarılmaları’ temeli üzerinde projeler hazırlanmasına karşı çıkmak için ise hiçbir politikacının hiçbir zaman bir nedeni bulunmuyor.

 

Çünkü ‘İslâm’ı Almanlaştırmak’ olarak da ifade edilen yeni projeyle yabancılar İslâm’a eşitlenmek istenmekte, dinî kimlik öne çıkarılmakta, her şeyden önce onların ‘kimlik’leriyle oynanmaktadır. ‘Müslümanların Alman toplumuna ayak uydurmalarını kolaylaştırma’nın amaçlandığını açıklayan sağ parti CDU (Christian Demokratische Union / Hristiyan Demokrat Parti), ‘İslâm dinine mensup Alman’ yaratmanın entegrasyona hizmet edeceğini savunuyor. Proje ‘Müslümanların dinî kimlik edinmesine katkı sağlaması için’ hazırlanmış!

 

CDU çifte vatandaşlığa karşı çıkıyor. Bu parti, bu konuda son yıllarda, ülke çapında yaygınlaştırmaya çalıştığı imza kampanyası da içinde olmak üzere birçok uygulama ve politikanın sahibi oldu. Çifte vatandaşlığın Türkler için kabul edilmemesinin esas nedeni, sıralanan gerekçeler veya sonradan çıkması olası tekil sorunlar değil, Türklerin Türkiye ile bağlarının koparılmasının amaçlanması, ulusal kimliğin istenmemesi ve ‘Alman İslâm’ının bir an önce hayata geçirilmesi gereğidir. ‘Müslüman Almanların bir an önce çoğalmaya başlaması gerekmektedir.

 

Partisinin (CDU) ‘Alman toplumunun Hristiyan değerleri için çalıştığını’ söyleyen bundan önceki şansölye Helmut Kohl, entegrasyonu parlamentoda, yabancılar için Alman toplumu ‘içine girmek’, Alman toplumu ‘içinde yer almak’ olarak tanımlamıştı (1982). Ancak bu sözler, yabancıların kendilerini Alman toplumunun ‘parçası’ veya ‘unsuru’ olmayı düşünmemeleri gerektiğini de söylemeye çalışmaktadır. Çünkü ‘içinde yer almak’ sadece bir Alman ‘yurttaş’ınının (Staatsbürger) haklarına ve ödevlerine sahip olmak’ … ama yurttaş olamamak anlamına gelmektedir (S.102-103).

 

Bütün bunlar, Almanya’da yaşayan ve çalışan işçilerimizin Türkiye ile bağlarını koparmak, hiç değilse zayıflatmak isteyen Alman devleti politikalarına hizmet ediyor. ‘Alman İslâm’ının, Alman devletine saygılı, Türkiye’ye ise ‘eleştirel’ gözlerle bakan Müslümanların yetişmesine yarayacağı hesabı yapılmaktadır. Türkiye’ye uzak, Almanya’ya yakın Müslümanlar yaratılacaktır. Yani insanların ‘vatanı’ değiştirilecektir. Anavatan Türkiye olmaktan çıkacak, ‘acı vatan’ anavatan olacaktır.

 

 

TÜRKLERSİZ TÜRKİYE!

 

Bütün bunlar, Türkiye’nin vatandaşlarına sahip çıkma ve vatandaşlarıyla ilişkilerini sürdürme yolunu tıkamak ve zayıflatmak isteyen Alman devleti politikalarına hizmet ediyor. ‘Alman İslâm’ıyla Almanya, Türkiye’ye, ‘burada senin vatandaşların değil Müslümanların var’ diyebilecektir.

 

 

MÜSLÜMAN TÜRKİYE!

 

Bütün bunlar, yalnızca Almanya’daki Türklerin değişikliğe uğratılmasına ve kullanılmasına değil, Türkiye’ye de İslâm kimliği dayatılması yoluyla Türkiye’nin içişlerine karışılmasına yönelen Alman devleti politikalarına hizmet ediyor. Türkiye, Almanya’ya benzeyen bir ‘Batı’ ülkesi gibi olacağına, Arabistan’a benzeyen bir ‘Doğu’ ülkesi olmalıdır. Türkiye, Almanya’yla eşit durumda, özellikte statüde olmamalı, gerektiğinde horlanan, aşağılanan ve böylece susturulan, bastırılan ve hükmedilen bir alt düzeyde olmalıdır.