Kültür Eserleri > THKK 2/A - Tarım, Hayvancılık, Meteoroloji > 106. Bölüm

İnci ve istiridye kabuğunun sembolizmi *

Yezidî kozmogonisinde inci’nin esaslı bir rol aldığı görülüyor. İlk (Aslî) İllet, Hak Teâlâ olup O, bu dünyayı halk etmeden önce denizler üzerinde vakit geçiriyordu; elinde de büyük Beyaz İnci vardı; bununla oynuyordu. Sonra bunu denize atmayı aklından geçirdi; bunu yapınca da bu dünya meydana geldi.[1]

Devrek’teki (Zn) inançlar arasında da yağmur-balık-inci üçlüsü çıkıyor karşımıza: Nisan yağmurlarından balıkların ağzına düşerse inci olur.[2] Nisan, ilkbaharın ilk ayı, tabiatın uyanma mevsimi olup bu ayda yağan yağmur da bereketi sağlar. Burada incinin bu bereketi simgelemiş olduğunu görüyoruz.

Bekâretin simgesi “dürr’i nâ-süfte” olup evlenmelerde, çiftlerin cimaı “bekâretin incisini delmek” şeklinde ifade edilir. Birisi, özellikle bir kadın, methedileceği zaman “o bir dürr-i yektâ” denir. Muhammed bir “dürr-i ıstıfâ” (“seçkinlik incisi”), “dürr-i yetim” (“sedefinden tek olarak çıkan iri, büyük inci”) idi. Osmanlı katında güzel söze “dürr-i güftâr’ (“söz incisi”) denirdi.[3] Güzel kadınların da genellikle “inci gibi” dişleri olur.

” Şecer-üd-Dürr, Mısır Müslüman devletlerinin tek kadın hükümdarı, İslâm tarihinde hukukî olarak hükümdarlığı elinde bulundurmuş on yedi kadından, tarih sırasına göre, ikincisiydi. Çok hareketli ve başarılı yaşamı feci şekilde bitmiş olan bu hatun, güzelliği, zekâsı, incelik ve zarafetiyle de ün salmıştı.[4]

“Bazı kimseler şairleri toptan yalancı sayarlar: “En güzel söyleyeni en yalancısıdır” hadisine dayanarak gazel yazmanın salt günah olduğunu söylerler. Tam bir yalan olan benzetmelerle gerçekleşmesi imkânsız sayılan düşünceler, anlam bakımından olanağa aykırı düşerler. Bununla birlikte, kötülüğe yol açmadıkları için, din ve iman ulularının bunları yalandan saymaları düşünülemez. Çünkü manzum sözler, aşk savaşının kahramanları olan güzel benzetmelerdir. Yalandan ve kargaşalık çıkaran sözlerden üstün oldukları bir gerçektir, inci ve yakut dizmenin, her bakımdan onlardan daha iyi olduğunu, olgun kavramları belli eder” diyen koca Osmanlı Mustafa Alî[5] “nazım”ın “inciyi ipliğe geçirmek ve dizmek” demek olduğunu tabiatıyla biliyordu.

Sırasıyla Kadirîyye, Nakşibendîyye ve Mevlevîyye tarikatlarına süluk etmiş bir sufî ve çok velût bir müellif olan Abdülgani el-Nâbulusî (doğ. 1641) de, Mevlevi semâ’ının “helâl” sayıldığını savunmak üzere yazdığı risaleye “Ukud el lûlûiya fi tarik el-sâdat al-mavlavîya”, yani “Mevlevî uluları Yol’unda inci dizileri” adını vermişti.[6] Bugün lülü, El’da “kıymetli taş” manasında kullanılmakta olup[7] lülük-lili-lüllü-lülü, Or, Gr, Tr, Gm gibi kuzey bölgelerde yine “kıymetli bir nesne” sayılan çocuğun erkeklik uzvunu ifade ediyor.

Brahma, bir elinde tuttuğu inci dizisiyle kendi ruhanî tabiatını simgeliyor.[8]

“Ummana giren aşk ile

Dürdâneye uğrar

Şükrane veren cânını

Cânâneye uğrar”. (Seyyit Nesimî)

 

[1]              I. Joseph.- Devil worship, s. 30-42, 68.

[2]              M. Akif.- Ay hakkında inanmalar X, Devrek’te, in TFA 86, Eylül 1956, s.1373.

[3]              F. Devellioğlu.- Osmanlıca – Türkçe ansiklopedik lügat, Ank. 1970, mad. “dürr”.

[4]              IA.

[5]              Gelibolulu Mustafa Alî.- op. cit., s. 62.

[6]              İA.

[7]              U. Günay.- Elâzığ masalları, Erzurum 1975, s. 533.

[8]              D. and J. Johnson.- God and Gods in Hinduism, s. 40.

( * ) Site yönetimi tarafından eklenen başlık, bağlantı ve içerikler – bu içerikler kitabın orjinalinde yoktur okuma kolaylığı için site yönetimi tarafından eklenmiştir.