Yine Bazı Kavramlar Almanya’da Fikir Hareketleri

Aralık 11, 2017
Kültür Eserleri > Faşizm Alman Kimliği Türkiye İle İlişkiler - Cilt 1 > Yine Bazı Kavramlar Almanya’da Fikir Hareketleri

Yine Bazı Kavramlar Almanya’da Fikir Hareketleri

Almanya’nın geçirmiş olduğu sosyo-ekonomik evrim ve sosyal demokrasi deneyimini aşağıda özetleyeceğiz. Şimdi, ülkemizdeki Alman etkisine geçmeden önce, yine bazı kavramlar üzerinde duracağız.

 

Mülkiyeliler Birliği Genel Merkezi’nin davetlisi olarak ülkemize gelen ünlü ekonomist Ernest Mandel, Necdet Saraç’ın sorularını şöyle yanıtlamış (75) :

 

“SSCB ve özellikle Doğu Avrupa ülkelerinde yaygın bir yanılsama var. Kapitalizme geçilirse İsveç’in yaşam düzeyine geçileceği sanılıyor. Oysa varılacak yer, daha çok Türkiye benzeri bir toplum olacaktır!”

 

Yapılan özelleştirmelerle kapitalizme yeniden dönüşün mümkün olup olmayacağı sorusunu da şöyle yanıtlıyor Mandel : “Kısa ve hattâ orta vâdede hayır. Temel olarak iki nedenden ötürü. Birincisi ekonomik olarak bu mümkün değil. Kapitalizmin yeniden inşa edildiği tek ülke Doğu Almanya. O da çok özel koşullardan dolayı, var olan güçlü bir kapitalist devlet, Batı Almanya tarafından ulusal birlik çerçevesinde yutulmasıyla. Ancak bu operasyonun bile maliyeti 500 milyar dolardır. Bugün buna benzer bir operasyon tekrarlamak için yeterli kaynak ne bu ülkelerdeki yerli burjuvalarda, ne de uluslararası burjuvazide var. SSCB içinse bu, daha astronomik bir miktar ister! Emperyalist ülkelerin de yoğun bir ekonomik krizden geçtiklerini unutmayalım”.

 

“Bir de işin siyasî yönü var. Emekçilerin direnişlerinin, bu tür planların somut sonuçlarının ortaya çıkmasıyla artacağı kesindir. Doğu Almanya’da bile halkın önemli bir kesimi bugün aldatıldığını düşünmektedir”.

 

“Aslında bu ülkelerde üç toplumsal güç arasında üç köşeli bir mücadele sürüyor. Üç anahtar toplumsal güç var: Nomenklatura, yani bürokrasinin elit kesimi, toplumsal ve maddî olarak en ayrıcalıklı kesimleri; uluslararası burjuvaziye dayanan küçük ve orta burjuvazi; işçi sınıfı. Bu ülkelerde olup bitenleri ideolojiye, bildirilere, sözlü niyet bildirilerine indirgeyen, işçi sınıfı potansiyelini ve gerçek müdahalesini hesaba katmayan tüm düşünceler tamamen yanlıştır ve hızla bütünsel tahlil yanılgısına götürür”.

 

 

“Bir cinayete kurban giden ve sosyal demokrat yöneticilerin en “sempatiği” olarak tanımlayabileceğimiz Olaf Palme bile, son seçim kampanyasında, İsveç ekonomisinin denetiminin onbeş ailenin elinde olduğunu söylüyordu. 60 yıllık sosyal demokrat iktidardan sonra durum hâlâ böyle ise, sosyal demokrasinin de, Stalinizm gibi, daha âdil ve eşit bir toplum kurmada ne denli iflâs ettiğinin bir itirafı olarak da sayabiliriz bunu…” .

 

Mandel ile söyleşinin özeti, onun şu sözlerinde toplanıyor: “Stalinizm deneyinden sonra sosyalizm, evrensel geleneğine yeniden dönmeli, demokrasi ve insan haklarının en kararlı savunucusu olmalıdır. Sosyalizm, çoğulcu ve çok partili olacaktır”.

 

.

.     .

 

Fransa’da 1941’de ölmüş olan ünlü solcu Charles Rappoport, vasiyetinde mezar şahidesine, adının yanına şunların yazılmasını istemişti : “Sosyalizm olmadan, hürriyet hürriyet değildir; hürriyet olmadan, sosyalizm sosyalizm değildir”(76) .

 

Ve nihayet sosyalizm, aynı zamanda daha fazla eşitlik, daha fazla hürriyet ve daha fazla ekonomik ve toplumsal alanda sorumlu sosyal örgütlenme dilek ve beklentisi oluyor (77) .

 

Bilindiği gibi, 1914’de Paris’te, Berlin, Bruxelles, Viyana ve Londra’da olduğu gibi, sosyalistler, ulusal savunma gerekçesine sarılmışlardı. Herbiri, ülkesinin durumunun özel olduğunu, sosyalizmin çıkarının Fransızlara Alman militarizmine karşı Cumhuryet’i müdafaa etmeyi emrettiğini… Almanlara, Çarlığa karşı sosyal gerçekleştirdikleri ve hürriyetlerini savunmayı vs… Ve bunun ötesinde bitmez tükenmez savaşın sorumlusunun aranması… (78) .

 

(75) Necdet Saraç . – Çoğulcu ve çok partili sosyalizm, in Cumhuriyet, 30.06.1991.

(76) Léo Hamon. – Socialisme et pluralités, Ed. Gallimard, 1976, S.28.

(77) ibd., S.74.

(78) ibd., S.105.