Türk dilinin aile fertlerine ait, bildiğimiz Batı dillerinde bulunmayan geniş terminolojisi (amca-dayı, teyze-hala, yenge-enişte, elti-bacanak) çoktan dikkatimizi çekmişti. Gereksinme olmadan sözcük üretilmeyeceğine göre bunun nedenini geleneksel üretim tarzı (Tarım-hayvancılık) içinde aile ve buna bağlı olarak mülkiyet ilişkileri varsayımına dayandırmıştık. Şimdi bu varsayım çerçevesinde ilerleyerek bir yere varmaya çalışacağız, hep yaptığımız gibi tanımlamalardan hareket ederek.
Bu geniş terminoloji bir kalıntılar kümesi olmaktan uzak olup bunun gelişmesine amil prensiplerin gerçekten rasyonel ve tutarlı oldukları görülüyor. “Çağdaş bilim, bir yerde kanunlar varsa bunların her yerde bulunacağı sonucuna her gün daha çok varıyor”.[1]
Hısımlık-akrabalık’ın temel yapısından, terimler dizisinin akrabalar ve hısımlar (evlilik yoluyla aileye girenler) dairesini derhal saptama olanağını veren sistemler anlaşılır. Yani bunlar, grubun bütün üyelerini akraba olarak görmekle birlikte bunları mümkün ve yasaklanmış eş olarak tefrik eden sistemlerdir. Karmaşık sistemler deyimini de, akraba dairesini tanımlamakla yetinip eşin saptanmasına girişmeyi başka ekonomik ya da psikolojik mekanizmalara terk eden sistemlere tahsis edilmiştir. Bu itibarla “temel yapılar” ifadesi, burada, sosyologların mutat olarak tercihli evlilik tabir ettiklerine tekabül etmektedir. Yukarıdaki tanımlama bizi, dolayısıyla, temel yapı adını, örneğin çapraz kuzenlerin evliliği gibi, tercih edilmiş eşin az çok kendiliğinden belirtilmesine götürüyor. O ise ki zenginlik intikali veya serbest seçime dayalı sistemler, karmaşık yapılar kategorisine giriyor.
Mamafih, tamamen temel yapılı örgütlenmeye rastlanmamaktadır şöyle ki bir sistem, eş olarak daha önce saptanmış tek bir kişinin belirlenmesine götürmemektedir. Temel yapılar sınıfların tanımlanmasına veya ilişkilerin saptanmasına olanak verir. Ama genel kaide olarak birçok birey sınıfı teşkil etmeye veya bağıntıyı sağlamaya yeterli olabilir ve bu bireyler de çoğu kez çok sayıda olurlar. Dolayısıyla, temel yapılarda bile seçime belli bir serbestlik tanınmaktadır. Bunun aksine, hiç bir karmaşık sistem tamamen serbest bir seçime izin vermez şöyle ki kaide, hısım-akrabalardan sadece özellikle yasaklanmamış olanları eş olarak alma olanağını tanıyor. Yani özetle en sıkı temel yapıda bile belli bir seçim serbestliği muhafaza ediliyor ve en belirsiz karmaşık yapıda bile, seçim bazı sınırlamalara tâbi oluyor.
Bu itibarla temel yapılarla karmaşık yapıları tamamen karşılaştırmak mümkün olmayıp bunları ayıran çizginin saptanması da güç olmaktadır. Böyle olunca da kuralcı evlenme kavramıyla tercihli evlenmeninki izafi oluyor: model düzeyinde ele alındığında bir tercihli sistem kuralcı oluyor, gerçek düzeyinde ele alındığında bir kuralcı sistem ancak tercihli olabiliyor.[2]
Çeşitli şekillerinden tamamen bağımsız olarak ele alınan kaide vakıası, gerçekte mahremi ile zina (incest)i yasaklamanın doğruca özünü oluşturur şöyle ki doğa, birleşmeyi tamamen rastlantı ve keyfiliğe bırakacak olduğunda kültürün, nizamın bulunmadığı yerde hangi türden olursa olsun bir nizam getirmesi mümkün değildir. Kültürün başlıca işlevi grubun grup olarak varlığını sağlamak ve dolayısıyla da, her yerde olduğu gibi bu alanda da, düzenlenmeyi rastlantıya ikame etmektir, incest’in yasaklanması belli bir müdahale şekli oluşturur.
Ancak işbu müdahale sorunu bununla bitmiyor. O, grubun kullanımı bir temel önemi haiz bir değerin yetersizliği ya da gelişigüzel dağılımı ile karşılaşması halinde ortaya çıkıyor ve olumlu yönde çözülüyor.[3]
Tamamen biçimsel veçhesiyle mütalâa edildiğinde incest’in yasaklanması, grup tarafından cinsiyetler arasındaki ilişkiler konusunda herhangi bir şeyin yapılamayacağı’nın doğrulanmasından ibarettir. Yasaklanma olarak ele alındığında mahremi ile zinanın men edilmesi, grubun sağ kalmasına esas olan bir alanda, toplumsalın doğal üzerinde, topluluğun bireysel üzerinde, örgütlenmenin keyfîlik üzerinde salt üstünlüğünün ifadesi olmaktadır şöyle ki her yasak, aynı zamanda ve bir başka ilişki çerçevesinde, bir buyruktur. Ama bu da bir sorunu ortaya çıkarıyor.
Gerçekten, evlenme (eş edinme) kaideleri her zaman, belli bir akrabalık dairesini yasaklamakla kalmayıp içinden mutlaka evlenmenin vaki olacağı bir başkasını belirtiyor şöyle ki bunun yasaklanması halinde bizatihi yasağın ihlâlinden sonuçlanacak planla aynı doğrultuda bir utancaya neden olabiliyor. Bu noktada iki hal tefrik edilecektir: bir yandan içten evlenme (endogamy), öbür yandan tercihli birleşme; yani birinci halde nesnel olarak tanımlanmış bir grubun içinden evlenme zorunluluğu ve ikincisinde de taliple belli bir akrabalık ilişkisi bulunan bir kişiyi eş olarak seçme zorunluluğu. Ancak bu tefrikin hayli güç olduğu da ortadadır zira bu takdirde aralarında, ya da belli bir kimse ile muayyen bir akrabalık ilişkisi olan bütün bireyler bir sınıf halinde oluşmuş bulunuyorlar ve böylece de, belirgin bir intikal çizgisi bulunmadan tercihli birleşmeden doğruca endogamy’ye geçilebilir. O zaman çapraz kuzenler arasındaki bütün evlilik sistemleri bir endogamic sistem olarak yorumlanabilir ancak bunun için koşul, aralarında paralel kuzen olan bütün bireylerin aynı bir terimle, aralarında çapraz kuzen olan bütün bireylerin de başka bir terimle ifade edilmiş olmasıdır[4].
Aşağıdaki şema bu terminolojiyi izah ediyor.
[1] E.B. Tylor.- Primitive culture, Londra 1871, 1.20.22 Zikreden Claude Lêvi- Straus.-Les structures êlêmentaires de la parenté, Paris 1973, önsöz.
[2] Claude Lévi-Strauss.- op.cit Önsöz, s.IX-XXI
[3] ibd., s. 37-8
[4] ibd.- s.52-32