Önsöz

Aralık 11, 2017
Kültür Eserleri > Faşizm Alman Kimliği Türkiye İle İlişkiler - Cilt 1 > Önsöz

Önsöz

Bu kitap, 1983’te yayımladığımız Yüzyıllar Boyunca Alman Gerçeği ve Türkler adlı çalışmamızın bir devamı, daha doğrusu, bu sonuncusu, şimdikinin bir “giriş”i mahiyetinde oluyor.

 

Bu yenisinde, başta faşizm olmak üzere, Almanya ile çok müşterek taraflarımızın bulunduğu konular enine boyuna irdelendi. Almanya’yı, Alman adamını iyi tanımak için Alman kimliğinin bir nevi “tomografisi” çıkarıldı. Bunun için “Müracaat Edilen Eserler” listelerinde verilen kitap ve makaleler, 1983’ten bu yana özenle toplanıp arşivlendi. Böylece, ilk kitapta arada kopukluk olmadı.

 

Bu kitap ve makaleleri olabildiğince talan ettik. Kitaplardan konumuzla ilgili kısımları aktarırken, dipnotlarını fazla yüklememek amacıyla sayfa numaraları metinler arasında verildi. Kitap ve makalelerden, bazıları aynen dercedilmek üzere büyük alıntılar yapıldı. Bunu, yazarların hoşgörülerine sığınarak ve bu yolda bizi bağışlayacaklarından emin olarak yaptık. Hepsine şükranlarımız sonsuzdur.

 

Bazı konular üzerinde ısrar etmemiz, Türkiye’yi yakından ilgilendiren kısımlara ışık tutmak amacını güder. Kitap ve makalelerden derlediğimiz veriler, yeni araştırıcılara yarayacağı gibi günümüz Türkiye’sinin izahına da yardımcı olacaktır. Faşizmi anlatırken sosyal-demokrasinin de filmini çektik. Bu vesileyle birçok temel sosyal kavram ayrıntılarıyla irdeleniyor bu kitapta.

 

Günümüz Almanya’sının künhüne varabilmek için tarihi boyunca geçirmiş olduğu fikir hareketleri (Bernstein, Kautsky, Luxemburg…) enine boyuna tetkik edildi.

 

Osmanlı, “kozmopolit” yapısı itibariyle görünürde daha bireyci, daha liberaldi. O ise ki Alman, Cermen karakterine dayanıyor, ilerici derecede “ortak değerleri paylaşan” bireyden çok, toplumun tercihlerine önem veriyordu. Alman milliyetçiliğinin kaynağı da bu oluyordu. Bu milliyetçiliğin rüzgârı da Türkiye’de esmişti…: “Derin Devlet…”

 

XIX. yy. sonlarından günümüze kadar Türk-Alman ilişkileri göz önüne alındığında, insanın aklına bir soru geliyor: Acaba, Almanya’nın işgücü açığını kapatmak üzere çoğunlukla Türk işçilerine kapılarını açması belli bir amaca mı dayanıyordu?..

 

Bu kitap, yeni araştırıcılar için, üzerinde çalışılacak birçok konu içererek, onlara yardımcı olabilecek bir rehber oluyor. İfadelerde, eski deyimle “sıhhat-ı tamme” aramak kaygısıyla da biz, tarihin belli nirengi olaylarını “harp” olarak ifade ettik. Dilde sarahat aramayı amaçladık. Bir bütün olarak bir tarihî vakıaya (Alman-Fransız Harbi, I. Dünya Harbi…) “harp” demekle, onu “muharebe” kavramından tefrik ettik. Gerçekten bütün Batı dilleri bu iki olayı ayrı sözcüklerle ifade etmişler: “Harp”: Fr. Guerre, Alm. Krieg, İng. War. “Muharebe”: ise Fr. Bataille, Almn. Schlacht, İng. Battle. Bunların hepsini tek bir “savaş” ile göstermekten kaçındık.

 

.

.     .

 

Bu çalışmamıza yardımcı olmak üzere bize kitap ve makaleler taşıyan tarihçi dostumuz Sinan Küneralp’a, zengin kitaplıklarını istifademize açan dostlarımız Opt. Dr. Sacit Kutlu ile İsis Yayınları sahibi Sâman Helvacıoğlu’na şükranlarımızı arz ediyoruz.

 

İstanbul, 10.09.2003