“Ekme ve dikme ödevlerinin her birinin ayrı yeri vardır: (her bir ürün için) doğru zaman biliniyorsa ve tavsiye edilen sıra bozulmayacak olursa, bunlar sizin yarar ve kârınıza sürekli bir teselsülle filizlenip olgunlaşacaklardır. Bir şeyin ekilmediği gün, bir şeyin hasat edilmediği ay yoktur şöyle ki bütün yıl boyunca bir ürün öbürünü takip eder ve yokluk çekilmez.” Böyle demiş eski Çinli.
Ama önemli konular kehanetle halledilirdi: ekonomik ile ritüel faaliyetler birbirlerinden ayrılmaz. Ama başlarda görmüş olduğumuz takvim ve phenolojik müşahedeler zamanla devlet kehanet ritüelinin yerini almış gibiydi.
Han döneminde yılın ayı, yıldızların konumu, çeşitli bitkilerin ve ağaçların tomurcuklanmaları veya çiçek açmaları, ekim tarihlerine karar verilmesinde amil olurdu. Meselâ bu Huai Nan Tzu, birçok değişik ürünün dikilmesi için takımyıldızların doğru konumunu veriyor. Mevsimin, kamerî tarihe göre çok daha kesin işareti olan şemsî tarih de çiftçinin hesaplarına dâhil olmuştur. Fan Cheng-Chih çeşitli tahılları ekmek için çok kesin tarihleri tavsiye ediyor: “Yapışkan ekmeklik darı, yaz gündönümünden yirmi gün önce yağmurda ekilecektir. Kış buğdayı, yaz gündönümünden yirmi gün sonra ekilecektir. Erken ekilecek olursa kulaklar gürbüz ve sapı (samanı) kuvvetli, çok geç dikilecek olursa kulakları küçük olup az tane içerecektir. Pirinç, kış gündönümünden yüz on gün sonra ekilecektir.”…
Her ne kadar bu tarihler tatbik edilemeyecek gibi fazla kesin görünüyorlarsa, da Fan herhalde köylünün bunlara belli bir tolerans kabul edeceğini hesaplamış olmalıydı; zira o, fasulye ekme zamanında karaağacın meyve vermesi ve mercimek ekimi için de dutların olgunlaşması gibi phenolojik işarda bulunuyor; ayrıca hepsinden önemli olarak mahsul için şunları ifade ediyor: “setaria darısı ekmek için sabit bir tarih yoktur şöyle ki mevsim arazinin cinsine bağlıdır”.
Ama Fan ayrıca, tıpkı Virgilius gibi ilm-i nücûma iyice inanıyor ve tecrübî tavsiyelerine uğurlu ve uğursuz günlere dair olanları da katıyor.
Dikme takvimlerinin ayrıntılarına girmeyeceğiz[1]. Bütün bunların varlığına rağmen de nihaî seçimde hava âmir olacaktır: “Hububat en iyi yağmurdan hemen sonra ekilir. Yağış ince olmuşsa zemin daha ıslakken hemen elemelisiniz; şiddetli olmuşsa önce yabani otların baş göstermesi beklenecektir… Yağmur ince olup da hemen ekmeyecek olursanız taneyi filizletecek rutubet kalmaz ama şiddetli yağmurdan sonra toprağın sararmasını beklemeyecek olursanız, rutubet toprakta sıkışıp kalmış olacak ve kökleri hasta edecektir.”Bunu Plinius da tasvip ederdi[2].
Fan’ın daha önce söylediği gibi, tarih seçimine toprağın cinsi âmir olmaktadır:
“Mümbit zemin verimsiz (fakir) topraktan daha geç ekilecektir; erken de ekilse mümbit toprak iyi mahsul verir ama geç ekilen fakir toprak, değişmez şekilde kötü bir hasat verecektir.”
Divertimento
Çinli birçok taoist feylosof her türlü sanayi, teknik ve sınaata muhalif tutum içindeler. Bir taoist bahçıvan küçük bir testiyle sebze tarhını sulamakla meşgulken terakkiden tiksinmeyen ve seren’e benzer bir su dağıtım sistemi icat etmiş bir Konfuçiuscu feylosof geçiyormuş. Onu gören taoist bahçıvan: “Tabii biliyorum, sizin tertibinizi, ama dünyada onu kullanmam zira makine demek düzen demektir, düzen demek düşünme demektir, düşünme uygarlık demektir, uygarlık da barbarlık demektir”…[3]
[1] Bkz. ibd., s. 242.
[2] İlerde göreceğiz.
[3] Coll.-Tradition et innovation. Rencontres intemationales de Genève 1956, Neuchatel 1956. Septième entretien public de la pensée chinoise, s. 391.