Dokuma Araçları (Tezgâhları)

Kültür Eserleri > THKK 4 - Dokuma ve Giyim Teknikleri > Dokuma Araçları (Tezgâhları)

Dokuma Araçları (Tezgâhları)

Düz el dokumaları, hattâ halılar, aynı tezgah ta dokunabiliyor. Aynı çözgü düzeni üzerine biri veya birkaçı, hattâ hepsi bir arada dokunabilir.

Kirkitli dokuma tezgâhları

  • Yatay tezgâh (yer tezgâhı, konar göçer tezgâh),
  • Dikey tezgâh (Istar; ipağacı, mazman)
  • Gelişmiş dikey tezgâhları, (kilim tezgâhı ve halı tezgâhı) olarak üçe ayrılıyor.

En basitinden en gelişmişine kadar, çözgülerin sarıldığı iki uzun direk, çözgülerin alt – üst ayrılmasına yarayan gücü ağacı ve çözgülerin arasına konan varan- gelen (var-gel) adlı tahta, el dokuma tezgâhını oluşturuyor.[1]

Sırası geldikçe dokuma tezgâhlarına yine değineceğiz ve bunlara ait terminolojiyi de açıklayacağız.

* * *

“Milas’taki kilim tezgâhları makineye direniyor. Makineyle dokunmuş olanını herkes elde edebilir. Ya elle dokunmuş keçi kılından kilimleri?… Kaç tezgâh kaldı elle kilim dokuyan? Milaslı ustalar da bunun farkındalar. Turistik merkezlere yakın olduklarından “turistik amaçlı” dokuyorlar kilimlerini.”

Resim 83’te, bu “direnen” tezgâhlardan biri görülüyor, Milas’ın Çöllüoğlu hanı, 268’de. Hanın üst katındaki bu tezgâh dededen kalma, asırlıkmış…[2]

* * *

Bu kitabın önsözünden itibaren açıklayageldiğimiz dokuma konusundaki cehaletimiz dolayısıyla, Anadolu’da uzun yıllar süren görevimiz sırasında bu konularda herhangi ayrıntılı bir inceleme yapmış değiliz. Bu itibarla tesadüfen gözümüze ilişmiş iki tanesini vermekle yetiniyoruz. Resim 84, battaniyeciliği ile ünlü Siirt’te, bir bez dokuma faaliyetini sergiliyor. Resmin çekildiği 1951 yılında Siirt’te elektrik ancak akşamları ve kısıtlı olarak verilebildiğinden bu tezgâhın motorla değil de ayakla çalıştığını bugün tahmin ediyoruz. Ancak bu, hiç değilse makineli (motorlu) dokuma tezgâhına geçiş safhasının bir prototipini temsil ediyor. Burada makineli mekik yuva içinde atılmakta, “tek çift” çözgüler ayakcalık’larla hareket ettirilen kücü, basırıkla birbirinden ayrılmaktadır.

Anadolu’da köy olanaklarıyla imal edilen dik tezgâhlar (mazman-gergâh-Md), Antikçağların Tela’larının (Resim 22) bir devamından başka bir şey olmuyor (Resim 85). Bu sonuncu tezgâh, kendi türünün en basit ve kabasını temsil ediyor. Çözgü ipleri alt ve üst ağaç arasına kamalarla (buru, cırıldak) gerilmiştir. “Tek – çift” çözgüler birbirlerinden, bir alttan bir üstten olmak üzere geçirilmiş sopalarla (kalbe) ayrılmakta, aradan mekik atılmaktadır. Tela’da üst ağaç’a Romalılar, döner ise insubulum, sabitse jugum; alt ağaç’a da scapus adını vermişler. Kalbe’nin karşılığı da arundo olmuş. Resim 85’teki mekik ise yine Romalıların kullandıkları alveus’un (Resim 86) tamamen aynı olup keza tarak (defe)’daki pecten (cerciz), spata (tpaQh)’ye çok müşabihtir.

”Tek – çift” çözgülerin ayrıldığı yere ağızlık deniyor. Mekik ile defe, Resim 85’te altta, ön plânda görülüyor.

Isparta halı (geve) tezgâhları bu tipin, halının özelliğine uyarlanmış şekli olup alt ve üst ağaç’tan başka bunların içinde kalan yuvarlak ve döner üst direk – çözgü direği, üst levent – direze ile altta, daha kalın alt direk veya halı levendi vardır. Çözgü ipleri üst direk’e, mamul halı da halı levendi’ne sarılır.

Bu tezgâhlarda bez dokundukça arhun ağacı veya selmen – selmim’e sarılır. Eskilerin dik tezgâhlarında aynı işi gören au tiou – insubulum çoğu kez yukarda bulunuyor.

Yapmış olduğumuz bu karşılaştırmalar köken kavramını tazammun etmez. Asya tezgâhlarının şekline dair kesin bilgi elde edemedik. Kıyaslamamız Romalı yazarların tarifi üzeredir. Asya tezgâhlarının da, halı tezgâhı misillû dik olması melhuzdur. Kaldı ki göçebe toplulukların, kaba ihtiyaçları dışındaki dokumaları “haraç” şeklinde elde ettikleri de malûmdur.

Yine bir iki kıyaslama:

Romalıların yaygın olarak kullandıkları tezgâhın tela (ijtoz) adı, modern Yunancada da telaou “çerçeve, işleme tezgâhı” karşılığı oluyor. Günümüzde terziler, ceketin omuz ve yakalarında kullandıkları iç takviye dokumasına tela demektedirler. Anadolu, minik yavrusunu kolapana (Kc, Ed), pamuklu çocuk bezine sarar, kwlopauou ise “çocuk bezi, bez, yünlü bez” anlamındadır. Yün’ün anlamdaşları arasında argulla da[3] dokumacı tezgâhı karşılığı argaleioz’a mukabil oluyor. Bu sözcük ilişkilerinin eskilik derecesinin araştırılması dilcilere düşer.

Orta Anadolu kilim tezgâhlarına ait iki resim daha veriyoruz (Resim 87, 88, bkz. s. 710)[4]. Ama kentte bu tezgâhlar bu hallerde kalamazlardı. Doğa kanunu olarak, sanayi çağı anlayışı içinde tekâmül edeceklerdi. Bursa’da büyük bir manifatura mağazası, bu gelişmiş tezgâhlardan “emekliye” ayrılmış olanları, mağazada hem süs- dekor, hem de bir kültür hizmeti olarak teşhir etmiş (Resim 89, 90, 91, bkz. s. 711)[5]

[1]              Çetin Aytaç. – op. cit. s.42

[2]              Erdal Yazıcı. – Keçi kılından ip yapanlar, in Cumhuriyet (gaz.) 25.08.1991

[3]              Bu sözcük Halk Ağzından Derleme Sözlüğünün ilk baskısında bulunup son baskısında (1963) geçmiyor.

[4]              Josephine Powell. – Orta Anadolu’da bir deve kervanı, in SANDOZ Dergisi 1995/2

[5]              Bu fotoğrafları bize sağlayan değerli merhum dostumuz Ali Pasiner’e şükran duygularımızla.