Alman Bahriye Stratejisi

Aralık 12, 2017
Kültür Eserleri > Faşizm Alman Kimliği Türkiye İle İlişkiler – Cilt 2 > Alman Bahriye Stratejisi

Alman Bahriye Stratejisi

Walter Bloch, “Günümüzün yüzyıl kadar öncesinde Alman bahriye stratejisi ve denizaşırı ticareti”ni irdelemiş (in Toplumsal Tarih 21, Eylül 1995) olup bunu aşağıda naklediyoruz.

 

‘Bahriye’ ve ‘denizaşırı ticaret’ denilince akla hemen, bütün gemilerin buharla çalıştıkları düşünülerek, ‘kömür’ sorunu geliyor. Osmanlı ile yakın ilişkisi olan Bloch’un bu yazısını bu gözle okuyoruz: 

 

“Afrika’daki geniş Alman sömürge alanlarında yoğunlaştırılmış hiçbir deniz birliği bulunmamasına karşılık, Çin yörüngesinde durum çok farklıydı. Örneğin, içinde Tingtao bahriye üssünün de yer aldığı Kiautschu körfezine, belirli dönemlerde hayli önemli deniz birlikleri konuşlandırılmıştı. İngilizlerin (‘Yeni Topraklar’ıyla birlikte) Hongkong’daki ve Portekizlilerin Macau’daki sömürgeleri, benzer şekilde başlamışlardı, şöyle ki her üç sömürge de Çin’den 99 yıllığına kiralanmıştı.

 

Bütün bunlara koşut olarak, Alman Bahriyesinin Kızıldeniz’deki (Bahr-i Ahmer’deki) o zaman Türk egemenliğinde bulunan Cezayir-i Feresen dedikleri takımadalar hakkında da bir takım plânları mutlaka vardı. Feresen adalarının, o zamanlar (Aden ve Cibuti’deki) İngiliz ve Fransız bahriye üslerinin gölgesi altında kalmış gibi duran Bah-ül-Mendeb Boğazı’na yakınlığı, Langkawi ve Singapur arasındaki mesafe ve stratejik koşullara çok benzemekteydi. Süveyş kanalı açıldıktan sonra, Almanların Kızıldeniz’deki rotalarla ilgili çıkarları giderek önem kazanmıştır. On yıl önce, Osmanlı hanedanından gelen Zanzibar Sultanı Said Mecid, Alman Hansa şehirlerine birtakım önemli ayrıcalıklar tanımıştı. (Hansa Birliği, Almanya’nın Kuzey’indeki kentlerin ve yabancı ülkelerde yaşayan Alman gruplarının, karşılıklı çıkarlarını korumak amacıyla kurdukları ticarî örgütlenme oluyor. XIII. yy.dan XVI. yy.a değin Avrupa’nın Kuzey’inde önemli bir ekonomik ve siyasî güç olmuştur. Ortaçağ Almancasında ‘lonca’ ya da ‘birlik’ anlamına gelen Hanse sözcüğü, ‘takım’ ya da ‘bölüm’ anlamındaki Gotça bir sözcükten türemiştir –AB). Daha sonra, 1885 yılında, Tuğamiral von Knorr’un Bismarck kruvazör – firkateyniyle Zangibar’ı ziyareti sırasında, Sultan Said Bargaş, sultanlığının Alman Doğu Afrika topraklarına resmen katılmasını kabul etmişti. Böylelikle bir Hansa şehri olan Bremen’deki Hansa – Line Vapur Kumpanyası’nın Basra Körfezi dolaylarında birçok limanla ilgili ayrıcalıkları olması, Körfez gibi Kızıldeniz’de de Alman kömür ikmal depolarının kurulmasının önemini çok artırmıştı. Amiral von Dietrichs 1898 / 1899’da Amiral gemisiyle Tsingtao’ya giderken, bir korvet komutanı olan Franz Grapow’a, filosundaki refakat vapurlarından birinin Kızıldeniz’deki Türklerin Feresan adalarında bir limana girmesini emretti. Böylelikle oraya, 1890 Eylül’ünde bir gemi yükü kömür boşaltıldı; aynı anda, Alman elçisi Marshall da Bâbıâli’de padişah hükümetiyle görüşmeler yapıyordu.

 

O sıralarda, Bağdat Demiryolu’nun yapımı hayli ilerlemişti. Dolayısıyla, körfez bölgesinde uygun bir kömür deposunun kurulmasını hesaplayan Alman Bahriye plânları büyük bir öncelik almıştı. Alman kruvazörü Cormoran’ın 1895 Temmuz’unda Doğu Afrika kıyısından Körfez’e yönelik olarak yaptığı geziyi, bu bağlam içinde düşünmek gerekir.

 

Yani eninde sonunda her şey Osmanlı’nın sırtından çıkacaktı.