Kültür Eserleri > THKK 2/A - Tarım, Hayvancılık, Meteoroloji > 82. Bölüm

Mersin ağacı hakkında * 

Güney ve Orta Anadolu’da mersin ağacına ve meyvesine murt (Ada, İç, Ant, Çr, Nğ, Hat) denmekte olup bunun Rumca karşılığı μυρτον’dan galat olması melhuzdur (İngilizce myrtle, Eransızca myrte, Almanca Myrte). İşte bu murtla ardıç, özellikle sonuncusu, sadece gezgincilerin değil, aynı zamanda yerleşik köylüler nezdinde de büyük itibar görür. Suriye Ehl-i Hakk ve Nusayri’lerinin kurban törenlerinde mersin dalları devreye girer. Karadeniz Ereğli’sinde Mersin Dede, mezarı üzerinde bir demet mersin bulunması itibariyle, bolluk sağlamakla ün yapmıştır. İstanbul’da, avın bereketli olması için balıkçılar balık sepetinin üstüne mersin dalları koyarlar. Alanya’da, bayramlarda, mezarlar mersinle kaplanır, düğünlerde gezginciler bundan gelinin üstüne atarlar. Bütün bunlar bu ağacın, oluşmakta olan her şeyde ve bu arada, kadının doğurganlığı ve ölüm ötesi hayatın müsait gelişmesinde sağladığı yararları gösterir.

“Merasim’den (kurban) önce bir adam, başlığına bir yapraklı dal, genellikle mersin dalı yapıştırır, zebihayı bir açık yere götürüp…”[1] diye anlatarak Herodotus, bu ağacın o çağlarda İranlılar nezdindeki saygınlığına işaret etmiş oluyor. Bu itibarla Anadolu’daki bu davranışların kökenlerini hayli geriye götürmek mümkündür.

“Mersin şarabı tarifnamesi: kara mersini gölgede kurut, sonra onu Bağ bozumuna kadar sakla. Yarım modius[2] mersini bir şıra kabında ıslatıp yumuşat ve ağzını sıkıca kapat. Şıranın tahammürü son bulunca mersini çıkart. Bu, hazımsızlık, böğür ve karın ağrısı için ilâçtır”[3] diye anlatıyor Cato. Columella da[4] mersin şarabı üzerinde oldukça ayrıntılı şekilde duruyor. Yine karın ağrısı, bağırsak ishali ve mide zafiyetine faydalı olduğunu söyleyip Cato’nun kısaca verdiği tarifnameyi teferruatlı olarak kâğıda döküyor ve bunun dışında bir başka tür mersin şarabından da söz ediyor: “Attika balını al ve üç defa kaynat ve her seferinde de köpüğünü al; Attika balı bulamazsan, bulabildiğin en iyisini al ve köpüğünü dört veya beş defa al zira ne kadar çok tortu, cüruf kalırsa o kadar kötü olur. Bal soğuduktan sonra beyaz mersin meyvelerinin en olgunlarını topla ye içindeki tohumları berelemeden bunları yar; sonra bunları bir keten torbaya koyup ez ve çıkan sudan altı sextarii[5] miktarını bir sextarius kaynamış balla bir kap içinde karıştır ve kabın ağzını sıkıca kapa. Bu, mersin meyvesinin olgun zamanı olan Aralık ayında yapılacak olup meyveler toplanmadan önce havanın yedi gün süreyle, olmazsa en az üç gün iyi gitmiş olmasına dikkat edilecek, fakat her halde yağmur yağmamış olacaktır; ayrıca, üzerlerinde çiğ varken toplanmaktan kaçınılacaktır…”.

Plinius, Dioscorides gibi yazarların da konuya eğilmiş olmaları, eski çağların bu ağaca vermiş oldukları önemi belirtir. Gerçekten Akdeniz’in asli bitkilerinden olan mersin, mitiko-kültürel düzeyde ilk dikkate alınacak olanlardandır. Theophrastes bunun yabani ve yetiştirilen türlerini saymış olup Dioscorides’in μύρσινον ἒλαιον diye tarif ettiği yukarıdaki “yağ şarabı” (harfiyen “mersin yağı”) muhtemelen daha Misena çağında tıpta olduğu kadar ıtriyatta da kullanılıyordu.

Mersin, Grek mitolojisinin en kadim tanrıçalarından Aristaios’un mirasıdır. Peri kızı Kyrene’nin, yani Libya’nın bir yerinde Μυρτώσιον αῐπος, mersin tepesi tesmiye edilip klasik devirlerde Apollon’un Μυρτῶος adıyla (“mersinin Apollon’u”) ululandığı mahalde bir yerli perinin kızı olup “mersin perisi” olarak yetiştirilmişti.

Birçok mitos mersini insanlara, yarı tanrısal ya da tanrısal şahsiyetlere bağlamaktadır. Grek mitosları bu ağacın, Myrto, Myrine, Myrsine gibi adların tanıklık ettikleri gibi, çok kere kadın kişilerle ilişkili bulunduğunu gösteriyor. Bunlar kadın kahramanlar, muharip (Myrsine) ya da Amazon’lar (Μυρτώ, Μυρίνη) olup çoğu kez de Helen dışı buutlara taşarlar. Çok uzun olan ayrıntılara girmeyeceğiz. Mersin, hem kadın, hem erkek cinsiyeti’nin (sexuality) sembolü olup Hellotia ve Athena bayramlarıyla Eleusis ritüellerinin unsurlarındandır.[6]

“Câmda şarap

ve mersin dalları

nişanlılara ve zayıflara tahsis edilmişlerdir

onlara kuvvet vermek üzere”…

Yahudi Sabbat ritüeline dâhil cuma gecesi yemeğine ait bir İlâhiden alınmıştır bu mısralar.[7] İlerde etraflıca bahsedeceğimiz Mandaî’lerde de halet-i nez’de bulunan kişinin başucuna mersin dallarından bir çelenk konur.[8] Tahtacı’lar da, mezarı mersin ve servi dallarıyla örtüp üzerine toprak atarlar.[9]

Görüldüğü gibi Güney Anadolu’nun Mersin kenti, adını oldukça “ciddi” bir ağaca dayandırıyor.

 

[1]              Herodotus 1/132.

[2]              Bugün mud olarak Anadolu’da geçen bir kuru madde ölçüsü. O zamanlarda 8,75 litrelik bir ölçeği ifade ederdi. “Mübadele” ve “ölçü Teknikleri” bahislerinde ayrıntıları verilecektir.

[3]              Cato, CXXV.

[4]              Columella, XII, 38/1-8.

[5]              Sextarius, Roma sıvı ölçüsü olup üç litre olan congius’un altıda biri, yani yarım litrelik bir ölçüdür.

[6]              J. Chirassi.- Elementi di culture precereali nei miti e riti Greci, Roma 1968, s. 17-38, 178.

[7]              G. G. Scholem- La Kabbale et sa symbolique, Paris 1975, s. 162.

[8]              K. Rudolfh.- Mandaeism, Leiden 1978, s. 10.

[9]              J.-P. Roux.- Traditions, s. 345.

( * ) Site yönetimi tarafından eklenen başlık, bağlantı ve içerikler – bu içerikler kitabın orjinalinde yoktur okuma kolaylığı için site yönetimi tarafından eklenmiştir.