Kültür Eserleri > THKK 2/A - Tarım, Hayvancılık, Meteoroloji > 139. Bölüm

Semâ‘ın siyasi boyutları *

Sadece toprak, verim, doğurganlık, ezcümle günlük yaşamın icaplarıyla ilgili eski inançlarla ilişkilerini araştırdığımız, daha doğrusu onların hangi yolda irdelenmelerinin gerektiğini göstermeye çalıştığımız dansları burada bırakacağız. Ama bunu yapmadan önce, bundan sonrası için son derecede önemli olan bir hususa işaret edeceğiz.

Kâtip Çelebi, Mizanü’l-Hakk f1 ihtiyâri’l-ahakk’ında buna temas ediyor:[1] “Sûfîler de, ilkin raks tarifi gerçekten buna uymuyor, diye tartışmaya girip devir hareketinin[2] şekli ve sebebi bakımından rakstan başka bir hareket olduğu kabul edilecek olursa, yine maslahat dolayısıyla onda bir beis yoktur, diye Habeş raksi ve devr-i Ali (Tanrı ondan razi olsun) ile tanık getirip içtihat meselelerinde, bu tarafı tutana, kâfir oldun denmez dediler. Ve fetvaların aslı, çoklarının saltanat tarafını korumak istemesindendir.

Çünkü geçmişte sûfîlerden çok zulüm ve kötülükler görülmüştür. Hele Şahlar Devleti[3] sûfîlik yolundan ortaya çıkmıştır. Bundan dolayı sert ve sıkı davranılarak müritleri çoğaltmaya ve yığılıp toplanmalara yol açacak olan işin kızışmasına biraz gevşeklik gelmekte maslahatı düşünülmüştür, dediler[4]

Yani önemli olan mesele semâ veya adi raksın-dansın şeriata mugayir olup olmamasından çok, bunlardan “nizam-ı âlem”e, devletin orthodox Sünnî düzenine halel gelmemesidir. Geçim yolu bulmayan kırsal bölge halkına toprak dağıtacağına devlet, onun samah’ının arkasına düşmüş, o da, Erdebil’li İsmail’i önüne katıp İran’a sığınmış ve Osmanlı’nın başına belâ olan Safevî devletini kurmuş.[5] Bunun nelere mal olduğunu çok iyi hesap eden Saray’ın yandaş “müşavir”leri bu günahı samah’ta görmüşler, tıpkı sonradan “geh zındıka ve küfrüne geh fiskınu kail” olunan, fakat aslında içinde politika yapılıp devletin eleştirilmesinden çekinilen kahvehaneler hikâyesinde[6], günahın bu toplantı yerlerine yükletildiği gibi.

Fikret, softa takımının çıkardığı Sırat-ı Müstakim dergisinin sahip ve muharrirlerini “Molla Sırat” diye hicvederdi.

“Din-i hakk bence bugün din-i hayat!

Sen ne dersin buna ey Molla Sırat!”…

 

[1]              Zikreden M. And.- Oyun ve bügü, s. 116.

[2]              Burada semâ-samah bahis konusudur.

[3]              Safevî’leri kastediyor.

[4]              Tarafımızdan belirtildi.

[5]              Bkz. C. I, s. 887-8.

[6]              Bkz. C. I, s. 765.

( * )Site yönetimi tarafından eklenen başlık, bağlantı ve içerikler – bu içerikler kitabın orjinalinde yoktur okuma kolaylığı için site yönetimi tarafından eklenmiştir.