Karadeniz’in Uşak’ı, horon oynar, hora teper, çok kişi de M.R. Gazimihal’in peşinden bu dansın Asya kökenli olduğunu anlatmak için dil döker.
“Horon deyiminin nereden geldiği hakkında şu bilgiler vardır: hor-kor-hori kelimeleri Yakutçada (nakarat-tekrar etme ve sıra ile vurmak) anlamlarına gelmektedir. Radloff, korsarin kelimesinin karşılık, atışmalı türkü çağırma anlamına geldiğini kaydetmektedir. Kor’un Lâpseki, Gaz, Ur dolaylarında, (sıra-dizi) anlamına geldiğini, Çağataycada düğün ve davetlerde (halka şeklinde) oturmak anlamını taşıdığını da hatırlatmış olalım” derken S.Y. Ataman[1], gor’un Ermenice “dikiş-sıra” manasına geldiğini, zikrettiği “sıra-dizi”nin bundan kinaye olduğunu unutuyor. Nitekim Antep’te taş binalarda taşların bir sırasına gar-gor denir.
Devam edelim onu dinlemeye: “Tatar, Türkmen, Başkurt’larda, toplu olarak söylenen bir şarkı çeşidine hor denilmektedir. Konar-göçer topluluklarda yaylaya göç sırasında öncü Bozlakçı’lara hıracı, söyledikleri uzun hava ve türkülere de hura derler. Artvin dolaylarında yonca otunu uzak bir yere taşırken dağılmaması için bükerek topak ve sarma haline getirmeye horum denilmektedir. O taraflarda halka ve daire halinde oynanan oyuna da horum derler. Elâzığ’da kara duta horum denilmektedir. Horum-hori bir oyunlarının adıdır. Bu deyime Tunceli’de de rastlanmaktadır”[2]
Derleme Sözlüğü’ne[3] de bir göz atalım. Hor, yumurta sarısı (Tr); kışın yolu bulabilmek için dağlara yol kenarlarına konulan taş yığınları (Ml) (bu sonuncu tarif, kelimenin Antep’in mezkûr gor’undan galat olduğunu gösteriyor – taş yığınları dizisi). Horalay tavı, mısır ekilecek zaman (Zn). Horan, biçilmiş tarla (Ezc); oğlan çocuğu (Ky); aile, ev halkı (Krş); toplantı – akşama kadar horandan kalkmaz – (Gaz); eğlence – horan soğudu (İç). Horum-horun, biçildikten sonra balya ya da deste haline konulmuş ot (Ama, To, Gr. Kr, Ezm, Ezc, Vn, Bt, Mr, Sv, Krş, Ky; biçildikten sonra tarlada yapılan küçük burçak ya da mercimek yığınları (Gaz. Ns); yeni olgunlaşan susam bitkisi, topraktan çıkarıldıktan sonra sapları iple boğup baş tarafları birleştirilerek yapılan yığın – horumlar çatladıysa çırpalım – (Ada). Horom, mısır sapı, ot vb. şeylerden yapılan desteler, yığınlar (Tr, Ar). Horova, çiftçilerin çift sürerken yaptıkları karşılıklı konuşma ve şaka (Ar). Horu, ormanda ya da dağlarda kendi kendine çoğalmaya bırakılan hayvanların dolaşmaları için bırakılan yerler (Sm); korunan yer (Or).
Bütün bu sözcüklerin tariflerinde, bunların toprakla, ürünle, bunlara uygulanan işlemlerle (ve de demet, yığın sıraları-dizileriyle) ilintileri göze çarpıyor. “Köylerde her türlü sevinç, kutlama vesileleri köylü oyunlarının oynanmasına yol açar… Bu arada dinsel ve ulusal bayramlar, panayırlar, mevsimlik, süreli törenler ve şenlikler… Bu vesileler için halk deyimi “cumadan cumaya dernek, komşudan komşuya örnek”tir. Çoğu kez oyunlar bu şenliklerden ayrılmaz. Öyle ki, kimi danslar ve eğlenti aynı deyimle karşılanır. Nitekim kimi yerlerde eğlenti yerine horan denilir…”[4]
Bir de lügatçilerimize kulak verelim. Ahmet Vefik Paşa[5] “hora, Yunanî’den raks nevi, oyun; hora depmek raks etmek; hora havası; hora bir nevi şedid sancı dâ’ül-raks” diyor. Ş. Sami ise[6] “(χωρός) raks, hora tepmek” ile yetiniyor. Hüseyin Kâzım Kadri,[7] “garb, Rumca: χορσς -isim – oyun, raks; el ele tutunup bir halka halinde oynanılan oyun. Hora tepmek, hora havası” tarifini veriyor. Keresteciyan Efendi[8], aynı şeyleri söyledikten sonra İran’da bu dansın destbend tesmiye edildiğini (kelimesi kelimesine ‘ellerin birleştirilmesi, bağlanması’), bunun el ele tutuşarak oynanan bir oyun olduğunu ekliyor. Yunanca sözlükler ise[9] ise “χορός-χορό, koro, Latince chorus: raks edecek yer veya şarkı söylenerek raks edenler grubu, hora; χορεύω, raks etmek; χορευτής, khorent, bir koro üyesi; χορηγός, khoreg, koroyu teşkil edecekleri toplayan, teçhiz eden ve hazırlanmalarını temin eden şahıs”. “χορός, dans, balo…”. Bu χορευτής– kuret’leri biraz sonra yine ele alacağız.
Ve nihayet Räsänen[10] “hora-horaz-horon, dans, halka şeklinde dans, Grek χωρός’tan” şeklinde yineliyor diğerlerini.
Ne Kaşgarlı’da, ne de Clauson’da[11] ve ne de Çuvaş ve Uygur sözlüklerinde kor-khor-hor gibi konumuzla ilgili bir sözcüğe rastladık. Sadece Kürtçede hore, “bir nevi türkü” oluyor[12] ki bunun Anadolu Türkçesinden geçmiş olması melhuzdur.
Horon’dan ayrılmadan önce bir rivayeti daha zikredelim. “Horus, eski Mısır tanrılarından olup… güneş, ışık tanrısı anlamında olduğu anlaşılmakta ve bunun etrafında halk toplanarak halka halinde horan oynarlarmış… Horus, hor, kor, hur gibi kelimeler Tanrı, güneş tanrısı anlamını verir…”[13]
Bu çok hareketli oyun aslında Karadeniz uşağının mizacına da çok uygundur. “Oynandığı yerde birkaç yıl ot bitmez” diye bilinen deli horon’u oynayan kişi harmandalı Zeybek’ine bakıp “bu adamdan ne çıkiy; bir düşüniy, bir oyniy!…” demiş.
“Gel gel karanfilli gelin
Eli deste güllü gelin
Beli ipek şallı gelin
Yanakları ballı gelin”
“Hars barı”nın bağlantısı (ara nağmesi)dir bu.
“Bar bölgesi”nde “bar”, ikili ve daha çok kadın veya erkek oyuncunun çıkardığı çok çeşitli, değişik isimlerle anılan danslara genel olarak verilen addır: Davul barı, Hançer barı, Turna barı, Sarhoş barı, Tamzara, Dello, Nâri… bunlardandır.
“Azerî (Kafkas) oyunlarından bazıları da bu bölgede Bar adı ile oynanır… Bazı araştırmalara göre Moğol-şaman davulunun adı Bar’dır…”.[14]
Halk dilinde bar, çeşitli anlamlarının yanı sıra, meyve ağaçları ve sebzelerin çiçeklerini (Ezc, Tn); fasulye, bezelye gibi bitki tohumlarının yeşil kabuğunu (Tn); Amasya köylerinde de av’ı ifade eder: tavşan barına gidelim. Gazimihal’i, bu dansın adını da Asya’ya bağlama gayreti içinde görüyoruz.[15] O ise ki “bar”, Ermenice “dans” demektir. Nitekim kendisi dahi bu dilde bar’ın “Türkçe hora karşılığı”, barel‘in “raksetmek”, barog’un “hora tepmek” olduğunu kabul ediyor, ancak bunların Türkçeden Ermeniceye geçmiş olduğunu iddia ediyor.[16]
Diğer yandan “… bar oyunu ile bar ayini’nin aynı şeyler olmadığı, bar oyunu’ndaki içgüdü etkisiyle eğlenmek, ruhu boşaltmak” amacıyla zıplamak, dönmek olduğu, “ayin’de ise bilerek, inanarak, bir inancı anlatmak amacının bulunduğu ileri sürülmüştür. Bu nedenle Erzurum oyunlarını ikiye ayırarak Bar oyunları ve Bar ayinleri diye incelemenin doğruluğu savunulmuştur”[17]
Iğdır barı daha çok Iğdır ilçesinde oynanan ve Yallı tabir edilen bir grup oyunu olup pappuri denen oyun da bir Yallı-Koçeri karmasıdır. “Patburi kelimesinin Kars şivesiyle söylenişi ve bozulmuşu Pappuri veya Pappiri’dir. Aynı makamdaki muhtelif bar’ların karma yapılarak oynanması sebebiyle patburi denilmiştir”[18] O ise ki “pot-pourri” Fransızca, çeşitli etlerden oluşan bir salçalı yemek; birkaç değişik kıtanın birleşmesinden meydana gelmiş edebî yapıt ve nihayet sevilmiş müzik parçalarını bir araya getirerek terkip edilen kompozisyon olup karmalık kavramını içeren bir sözcüktür. Bunun Rusça aracılığıyla doğu illerimize sızmış olduğu anlaşılıyor. Her ne kadar “bar”, Ermenice dans’ı ifade etmekteyse de onu bir de İranî alanda izlemek maslahata uygun düşer. Daha önce de bir başka vesileyle söylediğimiz gibi “bâr”, “izin ve müsaade, hususiyle büyüklerin huzuruna girme müsaadesi” olmanın yanı sıra “Cenab-ı Hakkın ism-i şerifleri” olmaktadır. “Bâriden” ise “yağmak, yağdırmak”tan emir oluyor (bârân = yağmur).
“Ebr ber gûhe küşt güher bâr” (“Bulut dağ üzerine inci yağdırdı”)[19]
Olası ki bar’lar, Pers işgalinden bu yana, yağmur niyazının bir ritüel dansı olsun.
Ama Turna barı öyle olmamalı: These, Minautores’in hakkından gelerek labyrinth içinde ölümü bekleyen yedi genç kızla yedi delikanlıyı kurtarmıştı. Bunlar Delos’ta, Artemis kültü çerçevesi içinde Turnalar Dansı’nı icra eder olmuşlardı.[20] Öbür taraftan turnanın eski Türk-Moğol topluluklarının mitolojisinde geniş yer işgal ettiği de hatırdan çıkarılmamalıdır. Nitekim güncel şamanlıkta başrolü oynayan kartal hakkında da çok sayıda efsanenin olduğunu biliyoruz. Ve Anadolu Kartal Halayı’nı çekiyor, Karslının Ceylan barı’nı oynadığı gibi.
Acaba bizzat These’nin, zaferinden sonra Delos’a dönüşünde oynadığı çapraşık (labyrinth) dansı bugün hangi bar-halay-horon devam ettiriyor?…
Bunu söylerken şamanlığın halk dansları üzerindeki etkisini kesinlikle inkâr etmediğimizi belirtelim. Nitekim Çoruh’un Delihoron ya da Şeytan Oyunu’nun şamanik inançları yansıttığı düşünülebilir. Gerçekten, bunu icra edenin on beş yıl ölmeyeceğine inanılır (yani kalbi yeterince kuvvetli demektir bu, tıp dilinde). Şaman ise “Şeytan”a başvurarak ölüme mani olma amacını güder. Fakat burada da, kati sonuca varabilmek için motiflerin tahlili elzemdir: bugünün Anadolu’su, o kadar çok etkinin izdivacıyla oluşmuştur ki! Ama Şamanizm’inki de bir gerçektir. Dans konusunda Macar folklorunda Orta Asya tesirleri keşfedilip incelenmiştir.[21]
Tekrar edelim: şu anda konumuz olan halk dansları üzerinde şamanik tesirler vardır ama bunlar münhasır etkiler değillerdir. Çoğunlukta olan daha başkaları da vardır.
Anadolu’da “… Phrygia ya da Hitit’lerinki gibi eski uygarlıkların kesin izlerini taşıyan yüzlerce köylü dansı ve maskeli oyun vardır. Anadolu köylüsünce icra edilen bu dans ve oyunların birçoğu, görünürde, Dionysos ya da Eleusis ve sair yerler mysterion’ları onuruna tertiplenen ritüellerden baki kalanlardır. Bu festivallerin yer aldıkları mevsim ve bunların uygulanma şekillerindeki benzerlik, bu kurama işlerlik kazandırmaktadır. Her ne kadar bunların birçoğu basit eğlenmeye dönüşmüşlerse de, yine de bunlarda sembolik unsurlar hâlâ durmakta ve seçilebilmektedir. Keza bazı köylerde insanlar bunların ritüel işlevinin farkındadırlar zira bunu niçin icra ettikleri sorulduğunda ya “âdet olduğu için” ya da “ürünler, sürüler ve topluluğun mutluluk ve refahı için” yanıtını vermektedirler” diyor M. And[22] ve bu konuda “Dramatik köylü gösterilerinin ritüel androgynous niteliği” adlı yazısında[23] da haylice örnekler sunuyor bize.
Geyik oyunu’ndan sonra, Orta Asya ve Anadolu kültürlerinin sentezini temsil eden bir başka oyun da Kars’ın Köse oyunu oluyor. Bunda da, mümbitlik rituslarına bağlı ölme ve dirilme temaları olup öbür taraftan da bir kızın kaçırılması ve tekrar bulunması sahneleniyor. Oyun Ağır bar denilen bir dansla açılıyor, dirilmeyi müteakip de Çeçen kızı tesmiye edilen bir dans icra ediliyor. Oyun, bir domuzun öldürülüp etinin bir toplu yemekte yenmesi sahnesiyle son buluyor, arkasından Laz barı oynanıyor. Burada dikkate değer husus, domuzun bir sözde kurban oluşu ve yenmesi keyfiyetidir ki Demeter’e tahsis olunup mysterion’larda kurban edilen bu hayvan dolayısıyla köse oyunu ile Dionysos ve Eleusis mysterion’ları arasındaki ilişkidir. Yine ilginç bir başka husus da diriltmede kullanılan kamçının eski sembolik phallus oluşudur. Diğer taraftansa oyunun muhtemel şamanik kökenine delil olabilecek hususlar da şunlardır: biri ak, biri kara iki hasım figürü, ak kam, sagani bökara kam, karain bö temasını hatırlatıyor. Domuz, Asya’da da bir kurban hayvanıdır. Oyunda, ak koyun postuna bürünmüş kızın erkek kardeşi bir sopa üzerinde ata biner; bu aynı sopayla ak şaman göğe çıkar. Ve nihayet diriltme, ölüye kamçıyla vurmakla yerine getiriliyor, böylece de kamçı bir sağaltıcı alet oluyor. Altaylılarda ise davulun tokmağına “kamçı” denmekte olup sağaltma işlevini haizdir.[24] “Kamçı: atın, sığırın, devenin erkeklik aygıtı, cav. En çok atınkinde kullanılarak ‘at kamçısı’ denir” diye izah ediyor Mahmud.[25]
[1] S.Y. Ataman.- op. cit., s. 72.
[2] ibd.
[3] DS, VII, Ank. 1974.
[4] M. And.- Oyun ve büğü, s. 122.
[5] Lehçe-i Osmanî.
[6] Kamus Türkî.
[7] BTL.
[8] DELT.
[9] YTS ve sairleri.
[10] M. Räsänen.- Versuch eines etymologischen Wörterbuchs der Türksprachen, Helsinki 1969, s. 161.
[11] Sir G. Clauson.- An etymological dictionary of pre-thirteenth century Turkish, Oxford 1972.
[12] Wahby and C. J. Edmonds.- A Kurdish-English dictionary, Oxford 1971, s. 67.
[13] A. Aydın.- Doğu Karadeniz köylerinde türküler, in Folklora Doğru 22-23-24, Mart-Mayis 1972, s, 34-5.
[14] S.Y. Ataman.- op. cit., s. 8-9.
[15] Bkz. M. R. Gazimihal.- Bar denilen oyunlarımızın adına dair, in TFA 125, Aralık 1959, s. 2041-2.
[16] M.R. Gazimihal.- Ermenicede Turânî ses unsurları, in TFA 150, Ocak 1962, s. 2604 – 5.
[17] C. Demirsipahi.- op. cit., s. 207.
[18] A. Eğiter.- Kars, in Folklora Doğru 22-24, Mart-Mayıs 1972, s. 19.
[19] GG.
[20] J. Bonnet.- op. cit., s. 171.
[21] J. -P Roux.- La dance chamanique, s. 305-6.
[22] M. And.- A picturial history of Turkish dancing, s. 17.
[23] in Türk Folklor Araştırmaları Yıllığı. Belleten I, 1974, s. 1-11.
[24] M. And.- A picturial history, s. 19-21.
[25] DLT, I/417.
( * )Site yönetimi tarafından eklenen başlık, bağlantı ve içerikler – bu içerikler kitabın orjinalinde yoktur okuma kolaylığı için site yönetimi tarafından eklenmiştir.